Burun Estetiği Yaptıracak Travesti Partnerler Bunlara Dikkat!

0

Yıllar önce hemen her travestinin hayali olan ‘hokka burunlar’ çoktan tarihe karıştı. Burun estetik operasyonlarında artık amaç, iyi nefes alabilen ve yüze uygun ‘doğal’ bir burun oluşturmak. Dolayısıyla artık burnun gerçekten estetik bir operasyona ihtiyacı olup olmadığı dikkate alınıyor. Peki ama burun estetiğine hangi durumlarda başvuruluyor?

Ülkemizde en fazla yapılan estetiklerin başında rinoplasti, bir başka deyişle burun estetiği geliyor. Bunun nedeni ise burnun yüzümüzün tam ortasında yer alması nedeniyle yüz şeklimizde çok önemli bir konuma sahip olması. Bir dönemler hemen her travesti partnerin istediği ‘hokka burunlar’ çoktan tarihe karıştı. Günümüzde rinoplasti ameliyatında amaç, fonksiyonel, yani nefes alan ve kişinin yüz ifadesine uygun ‘doğal ‘bir burun yapmak. Dolayısıyla artık ‘burnuma estetik yaptırmak istiyorum’ diye başvuran herkese hemen olumlu yanıt verilmiyor; kişinin buna gerçekten ihtiyacı olup olmadığına bakılıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş-Boyun Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yusufhan Süoğlu, burun estetiği operasyonuna hangi sorunlarda başvurulduğunu ve bu alandaki son gelişmeleri anlattı:

Burun estetik ameliyatı gerektiren 4 sorun!
Burnun boyutları nedeniyle yüz ile uyumsuz olması estetik operasyona götüren en önemli nedeni oluşturuyor.

– Burnun yüze göre büyük veya küçük olması
– Kemerli görüntüsü olması
– Burnun çöküntülü veya eğri olması
– Burun ucunun düşük ya da deforme olması.
– Rinoplasti ile ideal buruna erişmek mümkün mü?

İdeal buruna ulaşmak için her şeyden önce hastamızla kendisi için ideal burnun ne olduğunu belirlememiz gerekiyor. Hastamızın beklentileri ve bizim fonksiyonel-estetik değerlendirme sonrasında yapabileceklerimiz aynı çizgide olmalı. Cerrahi tekniklerin çeşitliliği bu anlamda elimizi oldukça güçlendiriyor. Yeter ki kişiye özel olan ideal burun konusunda hastamızla aynı fikirde olalım. Günümüzde rinoplasti ameliyatı olmaya karar veren kişi için tecrübeli ellerde çözülmeyecek sorun yok gibi. Ancak diğer estetik ameliyatlarda olduğu gibi rinoplasti de psikiyatrik bozukluklar olması durumunda ifade edilen sorunları çözemez. Ameliyat öncesi muayene ve değerlendirmelerimiz bu açıdan oldukça önem taşıyor.

İdeal bir burun estetiği nasıl olmalı?
– Günümüzde giderek artan ”doğallık” kavramı Rinoplasti’nin geleceği için de geçerli. Bu nedenle burun yüzde yabancı durmamalı.

– Sosyal hayatta, kendisi ifade etmedikçe kişinin estetik burun ameliyatı geçirdiği fark edilmemeli.

– Yüz şekli, kaş, göz, dudak kalınlığı, çene yapısı, hatta kişinin cüssesiyle orantılı ve uyumlu olmalı.

– Yıllar içinde yüze aykırı kalmamalı, ankara travestileri ameliyat olduğuna pişman olmamalı.

Rinoplasti’de kaç çeşit teknik uygulanıyor?
Rinoplasti, burun şekil çeşitliliği ve kişiye özel estetik hedef farklılığı nedeniyle çok sayıda teknik zenginliği olan bir ameliyat. Bu teknikler cerrahın bilgi, beceri ve tecrübesine göre farklılık gösterebiliyor. Aynı hedefe ulaşmak için kişisel deneyim ve alışkanlıklar doğrultusunda değişik teknikler kullanılabiliyor. Güncel olarak genel anlamda gelişen teknikler ”yapısal rinoplasti” başlığı altında toplanabiliyor. 15-20 yıl öncesinin ”indirgeyici rinoplasti”, yani kıkırdak ve kemik yapılardan doku eksiltmesine dayanan teknikleri artık belirli durumlar dışında tercih edilmiyor. Yapısal rinoplasti teknikleri, kişinin kendi dokularını koruyarak, çeşitli dikiş teknikleri ve/veya kıkırdak greft (kendi kıkırdak dokusu) eklemeleri ile estetik ve fonksiyonel hedefe ulaştırıyor. Operasyonlar da açık veya kapalı rinoplasti olmak üzere iki şekilde uygulanıyor.

Kapalı rinoplasti ne zaman tercih ediliyor?
Rinoplasti’nin açık ya da kapalı yapılması tek başına bir teknik olarak anlaşılmamalı. Kişinin burun özelliklerine, estetik gereksinimine ve cerrahın alışkanlığı ya da tecrübesine göre tercih edilen yaklaşım şekillerini oluşturuyor. Çok özellikli durumlar dışında, aynı hastaya iki yaklaşımla da aynı teknikler uygulanabiliyor. İki yaklaşımın da avantaj ve dezavantajı var. Kapalı yaklaşımda bütün cerrahi manevralar burun deliklerinden yapılıyor. Daha az doku kesisi ve ayrıştırması yapıldığı için iyileşme dönemi daha kısa oluyor. Simetrik burunlarda, burun ucu ve burun sırtı düzenlemeleri için sık kullandığımız bir yaklaşım. Kapalı yaklaşımlar cerrah açısından karmaşık ve birlikte uygulanan tekniklerin yapılması daha güç oluyor. Bu nedenle ileri şekil bozukluğu, doku destek eksikliği ya da çok problemli ikincil olarak yapılan (revizyon olguları) burunlarda tercih edilmiyor.

Açık yönteme hangi durumlarda başvuruluyor?
Açık yaklaşım, burun delikleri arasındaki cildin kesilmesiyle burun ucu ve sırtı cildinin kaldırılması yöntemidir. Daha geniş bir cerrahi görüş açısı ile rahat bir manevra alanı sağlıyor. İleri derecede eğri, deforme ya da çöküntülü ve birden fazla girişim uygulanmış burunlarda, özellikle greft (kıkırdak, kemik, yumuşak doku vs.) uygulamaları gereksiniminde açık yaklaşımı tercih ediliyor. Ancak, cerrahın tercihine göre kolay ya da karmaşık olgularda her zaman yeri olan bir tekniktir.

Rinoplastide sadece estetik unsurlar mı göz önüne alınıyor, yoksa burnun işlevselliği de önemli mi?
Burun yüzümüzün tam ortasında konumlanmış, yüz karakterini yansıtan çok önemli estetik bir bileşen. Daha da önemlisi ise 5 duyumuzdan biri olan koku alma duyusu ve yaşamsal fonksiyonu olan solunum organı. Tıkalı bir burun ağız solunumu yapmaya zorluyor. Bunun sonucunda ağız, boğaz, üst hava yolları hastalıkları, ses ve uyku bozuklukları gibi sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Bu kadar işlevsel öneme sahip bir organda estetik ameliyat söz konusu olduğunda, dikkat edilmesi gereken asıl konu, burun içi yapıların bütünlüğü ve uyumuna zarar vererek, fonksiyon bozukluğu yaratmamak. Mesaj olarak ifade etmek gerekirse; ”rinoplasti, sonrasında çalışan bir burun vaat etmeli.” diyebiliriz.

Rinoplastide son gelişmeler neler?
Gelişen teknikler sayesinde ameliyat sonrası konforlu bir iyileşme dönemi ile beraber hızlı günlük hayata dönme sağlanabiliyor.

– Operasyon sırasında doku bütünlüğünün korunması, daha kısa sürelerde teknik zenginliklerle amaca ulaşılması ve gelişen anestezi teknikleriyle hastalarımız rahat bir iyileşme dönemi yaşıyorlar.

– Burun ameliyatı olan her hastada olduğu gibi tampon en büyük korku. Rinoplastide, birçok burun içi ameliyatında olduğu gibi burun tamponlarını çok nadir kullanıyoruz.Eğri burun ya da septal rekonstrüksiyon gibi durumlarda kısa süreli doku desteği ve kan birikmelerini önlemek amaçlı slikon hava kanallı splintler kullanılabiliyor.

– Rinoplasti sonrası hastalarımızın katlanmak zorunda olduğu tek olgu, 1 hafta süreyle burun sırtında bir atel ile yaşamak. Günümüzde bu ateller silikon ya da hafif metal malzemeden yapılması nedeniyle rahatsızlık yaratmıyor.

Göğüs Ölçüsü Ankara Travesti Hayatını Etkiliyor Mu?

0

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Tuncel, göğüs ölçüsündeki memnuniyetsizlikler sebebiyle kendisine gelen birçok hastanın sosyal ında bu sorunlara bağlı sıkıntılar yaşadığını dile getiriyor. Göğüs ölçüsünün a olan etkileriyse sorunun biçimine bağlı olarak farklılık gösteriyor.

20 yıldır denize giremediğini söyleyen hastalarım oldu
Küçük göğüslülerın kendilerine uygun giysi bulmak, karşı cinsle yakınlaşmada tedirginlik ve içine kapanıklık gibi çeşitli sorunlar yaşadığını söyleyen Tuncel, estetik müdahalenin ardından bu hastalarından sosyal hayatlarına dair oldukça olumlu geri dönüşler aldığını belirtiyor. Büyük göğüslü ankara travestileri sıkıntılarıysa daha farklı. İskelet sistemi rahatsızlıklarının yanı sıra, göğüslerini gizlemek için gösterdikleri çabanın, duruşundan, konuşmasına ve varlığını ifade etmesine kadar birçok unsuru etkileyebildiğini söyleyen Tuncel’in aktardığı bir anekdotsa yaşanan sorunların boyutunu adeta gözler önüne serer nitelikte. 37 yaşında göğüs küçültme operasyonu için kendisine gelen bir hastası yaklaşık 20 yıldır dalga geçilme korkusuyla denize gidemediğini gözyaşları içinde anlatıyor. Operasyonun 1. yılının ardından elinde deniz fotoğraflarından oluşan bir albümle ziyaretine gelen hastanın Tuncel’e bir de sürprizi var, yaz tatilinde tanıştığı kişiyle davetiyesi…

Vücut yapısına uygun ölçü tercih edilmeli
Estetik cerrahi yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte operasyona engel bir hastalığı olmayan herkesin meme estetiği yaptırabileceğini söyleyen Tuncel, lara empoze edilen anlayışının gerçeği yansıtmadığını ve operasyon kararı alınmadan önce ların kendi bedenlerine karşı adaletli olmaları gerektiğini vurguluyor. Hastaların sorunsuz gerçekleşen bir operasyonun ardından 3 ile 7 gün arasında günlük larına dönebildiğini belirten Tuncel, daha travmatik sonuçlarla karşılaşmamaları için ları kendi vücut yapılarına uygun ölçüyü tercih etmeleri konusunda uyarıyor.

Son olarak göğüs ölçüsünde değişiklik yaptırmak isteyen kişilere öncelikle kan tetkikleri, mamografi veya meme ultrasonografisi öneren Op.Dr. Alper Tuncel ailesinde meme kanseri olan ya da risk grubunda yer alanların ise mutlaka düzenli muayene ve kontrol amaçlı tetkikler ile durumunu takip etmesini öneriyor.

Güneş kremleri hakkında yanlış bilinenler

Yaz sezonu açıldı ve tatil hazırlıkları başladı.En önemli ve unutulmaması gereken eşyalardan biri de güneş kremidir. Çeşit çeşit markaların, yüksek ya da düşük faktörlü güneş kremlerinin hangisini alacağımıza karar veremeyiz. Fakat dikkat etmediğimiz bir konu var. Güneş kremleri hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar. Yapılan araştırmalara göre güneş kremleri ile ilgili bilinmesi gereken önemli konular şunlardır;

Daha yüksek faktör, daha iyi korur
Güneş kremlerinde faktör derecesi arttıkça güneş ışınlarından daha fazla korunmayız. Yale Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, 15 faktörlük bir güneş kreminin yüzde 93, 30 faktörlük kremin yüzde 97 oranında ultraviyole ışınını hapsettiği belirlendi. Bu durumda faktör derecesini artırmak koruma konusunda işe yaramıyor.

Geçen yıldan kalan krem kullanılmaz: Güneş kremlerinin iki yıllık raf ömrü olduğunu belirten uzmanlar, geçen seneki kremin kullanılabileceğini açıkladı.

Güneş gören yerlere krem sürmek yeterli: Vücudun bikini ya da tişörtle kapanan kısımlarına da güneş kremi sürün. Bazı koyu renkli giysiler, güneşi daha çok çektiği için vücudun bu bölgeleri daha çok güneş korumasına ihtiyaç duyar.

Fondöten güneşten korur: Fondöten kullanan travesti partnerlerin yüzlerine de güneş kremi sürmesi gerekiyor. Çünkü fondöten’in güneşten koruma etkisi yoktur.

Güneş kremi kanserojen: Uzmanlar, içeriği bilinmek üzere güneş kremlerinin kanserojen olmadığını açıkladı. Özellikle çinko oksit ve titanyum oksit içerikli kremler ciltte güneşe karşı koruyucu bir tabaka sağlar.

Su geçirmez kremler gün boyu etkili: Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kremlerin su geçirmez değil sadece suya dayanıklı olduğunu açıkladı. Bu kremlerin dahil gün boyu güneşe karşı korumada etkili olmadığı belirtildi.

Güneş kremi D vitaminini engeller: Uzmanlar, güneş kremine rağmen vücudun gereken D vitamini oranını ürettiğini açıkladılar.

Kusurları Kapatan Travesti Makyajı

0

Ankara travestileri yüzünüzde beğenmediğiniz kusurları örtmek için makyaj hilelerine başvurmaya ne dersiniz?

Yuvarlak yüz
Yuvarlak bir yüze sahip bir travesti iseniz, elmacık kemiklerinizi biraz geri plana itmekte yarar var demektir. Bunun için şakaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve çene altınıza büyük bir allık fırçası yardımıyla bronz allık sürün. Daha açık renk pudrayla abımızı, burnunuzu ve çene ucunuzu vurgulayın.

İnce dudaklar
İlk kuralı unutmamanız gerekiyor. Eğer dudaklarınız inceyse, dudak çevresini kalemle çizmek sadece dudaklarınızı büyütmeye çalıştığınızı gösterir.

Dudaklarınızı kalın göstermek için açık tonda bir dudak kalemi alın ve doğal dudak çizginizi belli olmayacak şekilde çizin. Daha sonra dudağınızın içini de o kalemle boyayın ya da kalemle aynı tonda bir ruj sürün.

Düşük kaşlar
Kaşlarınız bir türlü söz dinlemiyorsa ve sürekli şekilsiz duruyor, aşağıya doğru düşüyorsa üzülmeyin; çünkü bunun da çaresi var. Yapmanız gereken yeni bir diş fırçasını elinize alıp, kaşlarınızı yukarı doğru fırçalamak. Sert bir şekilde kaşlarınızı fırçaladıktan sonra elinize biraz jöle alın ve kaşlarınızın üzerine iyice bastırın. Sonra kaşlarınızı tekrar fırçalayarak jöle kalıntılarım alın.

Kısa boyun
Boynunuzun kısa olduğunu düşünüyorsanız yapmanız gereken şey aslında çok basit; küpe takmak. Bu dikkati omuzlarınızdan yüzünüze doğru çekmenizi sağlayacaktır.

Çıkık çene
Eğer çenenizin çıkık olduğundan şikâyetçiyseniz, daha güzel görünmesi için yapmanız gereken, bütün yüzünüze uyguladığınız pudra ya da fondötenden iki ton daha koyusunu çenenize ve boynunuza uygulamak.

Boynunuza da uygulamanızın nedeni aradaki farkın dikkat çekmemesi için… Bu makyajı uyguladığınızda gözlerinizi de biraz daha fazla öne çıkartmalısınız. Bunun için kirpiklerinizi kıvırın ve maskara sürün. Ayrıca, dudaklarınızı öne çıkaracak canlı renkte rujlar tercih edin; böylece çeneniz belirginliğini yitirecektir.

Hokka burun
Herkesin hokka gibi bir burnu olmayabilir. Eğer burnunuzdan şikâyetiniz varsa dikkati başka yerlere çekmeniz gerekir. Bunun için gözlerinizi, dudaklarınızı ve elmacık kemiklerinizi ortaya çıkaran bir makyaj yapabilirsiniz. Dudaklarınıza koyu renkli bir ruj sürerseniz, dikkat yüzünüzün tam ortasına çekilecektir; bu nedenle dudağınıza açık tonda bir ruj sürmelisiniz.

Gözlerinizin altı mor olursa, bu durumda burnunuz daha sivri görünecektir. Eğer böyle bir sorununuz varsa kapatıcınızı mümkün olduğu kadar çok sürmeli ve morlukları kapatmalısınız. Göz makyajınızı maskara ve farla dikkat çekici hale getirdikten sonra, elmacık kemiklerinizi ortaya çıkaracak teninize uygun bir allık sürmeyi de unutmamalısınız.

Canlı gözler
Gözleriniz çok çukur görünüyorsa, doğru makyajla bu durumu düzeltebilirsiniz. Yorgun görüntünüzden kurtulmak için pırıltılı bir göz fan kullanmalısınız. Daha sonra göz kapağınızın üzerine bir eyeliner çekin.

Gözleriniz birbirinize çok yalan duruyorsa, açık tonda bir göz farını gözün iç kösesinden ortasına kadar sürün. Ortadan dış köşeye kadarsa koyu tonda bir far sürün. Göz çevrenizde çok fazla çizgi varsa kapatıcınızı bir fırçanın üzerine boşaltın ve çizgilerin üzerinden geçin. Fondöteninizin kapatıcınızdan daha açık tonda olmasına dikkat edin.

Ankara Travestileri Yaza Detoks Yaparak Girin!

0

En gerçekçi ve yararlı detoks; sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve bol su tüketimi üçlüsü ile her gün adım adım yenilenmektir. Yaz mevsimini normal doğasında yaşarken, spor ve beslenme alışkanlıklarında yapacağımız küçük takviyelerle, her gün adım adım ilerleyerek yaz detoksu adı altında vücudumuzu yaz mevsimine uyarlamış ve sarsmamış aksine canlandırmış oluruz.

Yaz Detoksunun Adımları
– Bol bol dinlenin, düzenli uyuyun uykunuzu tam alın.

– Gün içinde mümkün olduğunca temiz ve açık havada bulunun, olabilecek maksimum ölçüde hareket edin.

– Bol bol su için. Günde en az 2-3 litre su tüketin. Bol su içmek detoksun vazgeçilmezidir. Su içmeye özen gösterin. Hassas su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanının.

– Pozitif olmalı, stresten uzak durmalı

– Alkolü mümkün olan en az düzeyde kullanmalısınız. Alkol, vitamin ve minerallerin ankara travesti vücudunda etkin olarak kullanılamamasına neden olmakla birlikte, ödem yapar ve vücudunuzu yorar.

– Sigara kullanmamalı ve sigara içilen yerlerde bulunmayınız.

– Yeterli ve kaliteli protein alın. Vücuda gerekli olan azotun ve aminoasitlerin karşılanması için beslenme programınızda proteinin yeterli miktarda yer alması gerekir. Yetersiz veya fazla miktarda protein almak sağlığınızı olumsuz etkiler. Proteinin yetersiz alınması protein depolarınızın yıkılmasına sebep olur. Gereğinden fazla protein alımı ise böbreklerinizi zorlar ve bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. Protein ihtiyacınızı sadece bitkisel protein kaynaklarından karşılamayın, kaliteli protein kaynakları olan hayvansal ürünlere de beslenmenizde yeteri kadar yer verin. Günlük protein ihtiyacının karşılanması için günde 2–4 porsiyon et ve et ürünleri, 3–4 porsiyon süt ve süt ürünlerinin beslenmenizde yer alması yeterlidir.

– Beslenmemiz yeterli ölçüde ve kalitede karbonhidrat içersin. Karbonhidratlar, protein koruyucu özellikleri ve vücutta elzem bazı öğelerin sentezinde kullanıldıklarından dolayı dengeli tüketilmesi gereken besin öğelerindendir. Besin kalitesi düşük olan basit karbonhidratlar yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir.

– Her içecek su değildir! Ayran ve taze sıkılmış meyve suları, su yerine kabul edilebilecek vücudunuzun su oranına destek sağlayacak içeceklerdir. Ayrıca sebze ve meyvelerin yapısındaki su da su ihtiyacını karşılamak da katkı sağlar. Ancak, çay, kahve, asitli içecekler ve alkollü içecekler sıvı ihtiyacını karşılamaz. Aksine vücuttan su atımını arttırır. Bu nedenle bu tür içeceklerin tüketiminde aşırıya kaçılmayın. Susuzluk hissedildiğinde ilk seçenek her zaman için su olmalıdır.

– Gün içinde 10 – 15 dakika direk güneş ışığı görüp D vitamini eksikliğine meydan vermeyin.

– Sağlıklı yeterli ve dengeli beslenin. En önemli öğün kahvaltıdır. Kahvaltı öğünü ankara travestileri vücudunun çalışmaya başlaması ve gece boyunca azalan kan şekerinin dengelenmesi açısından oldukça önemlidir. Günde 6-8 öğün beslenin ve gün içinde dört saatten uzun aç kalmayın ki metabolizmanız yavaşlamasın.

– Sağlıklı yiyecekler tüketin. Beslenmenizde; dört ana besin grubu olan et ve çeşitleri, süt ve ürünleri, sebze-meyveler ve tahıl ürünleri her öğünde ihtiyacınızı karşılayacak miktarlarda olsun. Et grubundan kırmızı et, tavuk, hindi ve balık; süt grubundan süt, yoğurt, ayran ve cacık, tahıl ürünlerinden tam buğday ekmeği, tam çavdar ekmeği, bulgur, yulaf, kabuklu pirinç, patates; mevsim sebzelerinden lahana, brokoli, karnabahar, kereviz ve meyvelerden muz, elma, mandalina ve kivi sofranızda mutlaka bulunsun.

– Akıllı yağlar kullanın. Gün boyunca yemekler, salatalar ve besinlerin içerisinde yer alan doğal yağlar ile karşılanan yağ ihtiyacı değişik yağ çeşitlerinden dengeli olarak karşılanmalıdır. Doymuş yağ gereksinimini, etler ve sütlerin içerisinde yer alan doymuş yağ asitleri ile karşılayabilir. Doymamış yağ asitleri tekli doymamış yağ asitleri olan omega-9 ve çoklu doymamış yağ asitleri olan omega-3 ve omega-6 yağ asitleri dengeli bir biçimde almak için haftada 2–3 kez balık tüketmek, yemeklerde ayçiçeği veya mısırözü yağı kullanmak ve salatalara zeytinyağı eklemek yeterli olacaktır. Yanmış yağlardan uzak durulmalı ve yiyecekler ızgara, haşlama ve fırında gibi sağlıklı pişirme yöntemleri ile pişirilmelidir.